Bölgesel enerjinin evrimine giriş
Bölgesel enerjinin temellerini anlamak için 1895'ten yeni milenyuma seyahat edin
2050 yılına kadar dünya nüfusu 7 milyardan 9 milyara çıkacak. Bu insanların %70’i şehirlerde yaşayacak. Yarının enerji ihtiyacını karşılamak için hem enerji verimli hem düşük maliyetli, büyük ölçekli uygulamaya hazır, sürdürülebilir çözümlere ihtiyacımız var. Neyse ki böyle bir çözüm zaten var: Bölgesel enerji. Bu bölümde bölgesel enerjiye ve günümüzün enerji sorunlarının pek çoğuna uygun bir yanıt sunacak şekilde bu teknolojinin nasıl geliştiğine daha yakından bakacağız.
Öncelikle tanımını yapalım: Bölgesel Enerji, ısıtılan veya soğutulan suyun merkezi bir santralden kapalı boru ağları üzerinden bir dizi tüketiciye transfer edildiği bir ısıtma ve soğutma sistemidir. Su iç mekan sıcaklıklarını düzenlemek ve bölgesel ısıtma anlamında evin suyunu ısıtma için kullanılır. Isıtılmış ve soğutulmuş suyun merkezi üretimi, bireysel çözüm ihtiyacını ortadan kaldırır ve yakıtın çok daha verimli kullanılmasını sağlar.
Yakıtın kendisi hem üretim maliyetlerini hem de CO2 emisyonlarını azaltmak için bir fırsat sunar, çoğu santral, güneş termal, jeotermal, belediye atıkları veya rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji ile çalışabilir. Bölgesel Enerji sisteminde enerji kaynakları arasında geçiş yaparak diğer tedarik sistemlerine göre kolayca daha radikal değişiklikler yapabilirsiniz. Tüketici açısından bölgesel enerji, hemen kapıda kullanıma hazır enerji anlamına gelir.
Alan kaplayan kazan veya soğutucu ünitesine ihtiyaç duyulmaz, pahalı bakımlar ve sermaye yatırımı gerekmez. Bölgesel enerji bir yüzyılı aşkın süredir kullanılıyor. Bugün, tüm şehirlere, kolejlere, büyük ölçekli şirketlere hatta Beyaz Saray’a enerji sağlıyor. Genel olarak bölgesel enerjinin gelişimi dört nesle ayrılabilir:
1. nesil bölgesel enerji sistemleri akaryakıt kazanlıydı, büyük miktarda, 200° sıcaklıkta buhar üretiyordu ancak enerjinin 2/3’ü bacadan dışarı kaçıyordu. Sistemler küçük alanları kapsıyordu ama izolasyonu kötü borulardan ve aşırı yüksek sıcaklıktan dolayı büyük ısı kayıpları oluşuyordu. Günümüzün standartlarına göre pek verimli olmasa da o zaman gerçek bir devrimdi ve şehirlerde kirliliği azaltma amacını gerçekleştirdi.
2. nesil bölgesel enerji, buhardan basınçlı suya geçerek ve boru kalitesini artırarak bu ilk sorunların bir kısmını çözdü. Bu, bölgesel enerjinin daha büyük ölçekte uygulanabilmesini sağladı. Bu süre zarfında, kojenerasyon (CHP) santralleri giderek popülerleşti. Enerji üretiminden artan ısıyı ısıtma amacıyla kullanarak bu santraller yakıt masraflarını radikal bir şekilde düşürebildi. Günümüzün çoğu bölgesel enerji sistemini kapsayan üçüncü nesil büyük ölçüde kojenerasyon (CHP) santrallerinden oluşmaktadır.
En büyük farklardan biri, dağıtım suyunun sıcaklığı artık 100°’nin altıda, bu da güneş enerjisi gibi alternatif enerji kaynakları ile üretime imkan tanıdı. Enerjinin kısa süreli depolanması santral sahiplerinin, fiyatlar yüksekken elektrik üretip fiyatlar düşükken kullanmak üzere fazla ısıyı depolayarak üretim maliyetlerini düşürmesine imkan tanıdı.
Ancak teknoloji hâlâ gelişiyor ve 4. nesil sistemlerin ilki gün yüzüne çıktı bile. 4. nesil bölgesel ısıtma sistemleri, suyu ısıtma için çok daha düşük sıcaklıkta ve soğutma için daha yüksek sıcaklıkta dağıtıyor. Bu sayede daha az enerji kullanılıyor ve daha az enerji kayboluyor. Jeotermal enerji gibi düşük sıcaklıktaki, sürdürülebilir enerji kaynaklarını kullanma fırsatı da sağlayarak, çevresel etkiyi daha da azaltıyor.
Bunun yanı sıra yeni teknoloji, enerjiyi aylarca depolamayı mümkün kılıyor. Ayrıca santraller günlük enerji kullanımlarını dengeleyerek pik dönemlerde gereken enerjiyi kullanıp, daha sakin dönemlerde operasyonlarını önemli ölçüde yavaşlatabiliyor ve daha sonra kullanmak üzere enerjiyi depolayabiliyor. Doğal olarak, bölgesel enerji altyapısını inşa etmek için gereken ilk yatırım çok büyük.
Ancak tüm işaretler, yoğun nüfuslu veya endüstriyel alanlarda bölgesel enerjinin, geleceğin enerji çözümü olduğunu gösteriyor. Sonuç olarak, bölgesel enerjinin sunduğu faydalar şunlardır:
- Daha güvenilir ısıtma ve soğutma
- Ölçek ekonomisi ile düşük maliyetler
- Önemli ölçüde daha düşük çevresel etki
- Tüketiciler için kolaylık
- Öngörülemeyen maliyetlerden kaçınma
- Sorun çıkarmaz, bakım gerektirmez